Blog

Yükselen Ses Değil, Yükselen Bilinç Lazım

Aşağı kaydırın
Rafet ÇAĞLAR
Rafet ÇAĞLAR
Yazmak
  • Şehir:
    İstanbul | Ankara
  • Mobil:
    0552 224 55 00

30 Temmuz 2025

07:00

Rafet ÇAĞLAR

Günümüzde toplum olarak ciddi bir siyasi kutuplaşma yaşıyoruz ve bu durum günlük yaşamımızı, ilişkilerimizi ve hatta duygularımızı bile etkiliyor. Televizyonlarda ve dijital platformlarda sıklıkla gördüğümüz şey, iki kutbun, yani yandaş ve muhalif medyanın sert bir çatışması. Herkes kendi cephesinden duyduklarını, sorgulama ihtiyacı bile hissetmeden kabul ediyor. Oysa toplum olarak sorumluluğumuz, bize sunulan bilgiyi önce sorgulamak ve sonrasında kendi düşüncemizi oluşturmaktır.

Bu kutuplaşma, aile sohbetlerinden iş ortamına kadar uzanan geniş bir yelpazede kendini hissettiriyor. Çoğumuz, karşı düşünceyi dinlemek yerine hemen savunmaya ya da saldırıya geçiyoruz. Böylece anlamaya değil, kazanmaya odaklanıyoruz. Bu durum bizi sürekli artan bir öfkeye ve anlaşmazlıklara sürüklüyor. Ekran başında yaşadığımız gerilim, gündelik hayatımıza, ailemize ve tüm topluma yayılıyor.

Burada durup kendimize şu soruyu sormalıyız: Bu öfke ve kutuplaşma ortamında yaşamayı gerçekten istiyor muyuz? Bizden sonraki nesillere miras bırakmak istediğimiz toplum bu mu? Siyasi liderler değiştiğinde kutuplaşmanın sona ereceğini düşünebiliriz, ama gerçek şu ki, değişimin başlangıç noktası liderler değil, bizleriz.

İşte bu yüzden, öncelikle kendi düşünce dünyamızı yeniden inşa etmeliyiz. Dinlediğimizi anlamaya çalışmak, yargılamadan, öfkeye kapılmadan, sorgulayarak yaklaşmak ilk adımımız olmalı. Bunu başardığımızda daha sağlıklı, bağımsız ve bilinçli kararlar alabiliriz. Çocuklarımıza ve gelecek nesillere çatışmanın değil, anlayış ve empati duygusunun hâkim olduğu bir toplum bırakabiliriz. Bugün suskun kalınan her kışkırtma, yarının daha karanlık bir toplumsal iklimine zemin hazırlar.

Ancak bu dönüşümü gerçekleştirmek için herkesin, özellikle de siyasilerin, televizyonların ve kanaat önderlerinin büyük sorumluluk alması gerekiyor. Çözüm, kutuplaşmanın körüklendiği tartışma programlarını değiştirmekten geçiyor. Televizyonlarımızda bağırıp çağıran insanların yerini, sakin ve tarafsız bir şekilde bilgilerini paylaşan uzmanlar almalı. Programlar, kavga değil, bilgi alışverişi ve ortak akıl platformlarına dönüşmeli. Sunucuların rolü, tartışmaları körüklemek değil, bilgiyi netleştirmek ve toplumun daha doğru kararlar almasını sağlamaktır. Bilgi paylaşımı ve anlayış temelli yayınlar toplumun bilinçlenmesine katkıda bulunacaktır.

Böyle bir bilinç ortamında yetişen çocuklar, daha özgür, daha sorgulayıcı ve daha anlayışlı bireyler olarak büyüyecek. Onlar sadece kendi düşüncelerine sıkışıp kalmayacak, farklılıkları anlayabilecek ve farklı düşüncelerin zenginliğini keşfedebilecekler. Bu da bizi çatışmaların değil, huzur ve saygının egemen olduğu bir topluma götürecek.

Gelin bu değişimi başlatmak için hemen şimdi kendi iç dünyamızda ilk adımı atalım. Kutuplaşmanın, çatışmanın ve öfkenin yerine bilgiyi, anlayışı ve sevgiyi koyduğumuzda toplum olarak çok daha güçlü, bilinçli ve mutlu bir geleceğe sahip olacağız. Bu değişim, bizim ve çocuklarımızın geleceği için atabileceğimiz en değerli adım olacaktır.

Bu değişimin gerçekleşmesi için siyasetçiler de cesur olmalı ve kaybetme korkularını bir kenara bırakmalılar. Artık temel mesele seçim kazanmak değil, toplumun içinde bulunduğu kutuplaşmayı ortadan kaldırmak ve birlik içinde yaşamaktır. Bunun için siyasi figürler iş birliğine açık olmalı, toplumun huzurunu hedefleyen ortak çözümler üretmeli ve örnek olmalıdır. Çünkü toplumun siyasi liderlerden beklentisi sadece yönetmek değil, aynı zamanda birleştirmek ve bütünleştirmektir.

Televizyon kanallarındaki tartışma programları bu süreçte kritik rol oynuyor. Kraldan çok kralcı davranan, toplumu bilinçli biçimde kargaşaya sürükleyen konuklar artık ekranlarda yer bulmamalı. Bu tür yaklaşımların devam etmesi toplumdaki huzursuzluğu ve gerginliği sürekli olarak beslemektedir. Yeni konuklardan da bu davranışı sürdürenler varsa hemen dışlanmalı, böylece kurt ile koyun birbirinden ayrılmalıdır. Çünkü bilgi ve anlayışı değil, kargaşayı amaçlayan bu kişiler, toplumda sağlıklı diyalogların kurulmasını bilinçli olarak engellemektedir. Bu kişilerin ayıklanması, sadece tartışma kalitesini değil, halkın bilgiye erişim hakkını da koruyacaktır.

Medya kuruluşları reyting kaygısından vazgeçmeli ve toplumun bilinçlenmesini, sağlıklı bilgi akışını öncelik olarak belirlemeli. Reyting kaygısıyla ekranlara çıkarılan kışkırtıcı figürler, sadece ekranda değil, kahvehanelerde, ev sohbetlerinde, gençlerin sosyal medyadaki dilinde de zehirli bir üslup inşa ediyor. Medya patronları ve yöneticileri de sorumluluk almalı, program içeriklerini özenle seçmeli ve toplumu çatışmaya değil, uzlaşmaya teşvik etmelidir. Ekranlardaki bu yeni yaklaşım, toplumun düşünce ve analiz yetisini geliştirecek, böylece gerçek anlamda bir demokratik kültür oluşumuna zemin hazırlayacaktır. Aynı sorumluluk dijital medya platformları ve sosyal medya kullanıcıları için de geçerlidir. Kutuplaşmayı körükleyen, hakarete varan içerikler yerine, fikirlerin saygı çerçevesinde paylaşıldığı bir dijital kültür inşa edilmelidir.

Toplumda güven ve huzurun yeniden inşası için herkesin taşın altına elini koyması gerekiyor. Bu sadece siyasi bir mesele değil, aynı zamanda etik ve insani bir sorumluluktur. Siyasilerden başlayarak medyaya, eğitim kurumlarından sivil toplum örgütlerine kadar her kesimin birlikte hareket etmesi şarttır. Bu süreçte eğitim sistemi de unutulmamalıdır. Okul müfredatlarında empati, tartışma kültürü ve eleştirel düşünme becerilerine daha fazla yer verilerek, genç nesillerin uzlaşma odaklı bir anlayışla yetişmesi sağlanmalıdır. Böylece toplumun genelinde daha sakin, bilinçli ve empatik bir anlayış oluşabilir.

Son olarak, her birey kendi içinde bu değişimin öncüsü olabilir. Çünkü bilinçli birey, toplumun en küçük ve en etkili birimidir. Kendimizi ve çevremizi sorgulamayı alışkanlık haline getirirsek, çatışma kültüründen uzaklaşarak bilgi ve anlayışla donanmış bir toplum oluşturabiliriz. İşte bu adımı attığımızda, kalıcı ve sağlıklı bir toplumsal dönüşüm için en önemli adımı atmış oluruz.

Toplum içinde yayınlandı.
© 2025 Rafet ÇAĞLAR
Email: posta@rafetcaglar.com.tr
Bana yazın

    * I promise the confidentiality of your personal information