Mergen o sabah okula biraz daha heyecanlı gitmişti.
Öğretmen yeni bir konudan bahsedecekti: bulutlar nasıl oluşur. Mergen’in aklına hemen sorular üşüştü.
“Bulutların içi yumuşak mı olur?”
“Peki bulutla dokunabilir miyiz?”
“Bir bulut düşer mi?”
Her cümleden sonra parmak kaldırdı. İlk başta sınıftakiler güldü. Öğretmen de hafifçe gülümsedi. Ama beşinci sorudan sonra sınıfın havası değişti.
— Mergen… Biraz da arkadaşlarının dinlemesine izin verelim, olur mu?
Bu cümle Mergen’in içine oturdu.
Sanki “Artık sus” gibi geldi ona.
Sanki merakı fazla olmuştu.
Teneffüste bir arkadaşının “Her şeyi de soruyorsun!” demesiyle sessizliğe büründü. Günün geri kalanı boyunca hiç soru sormadı. Cevaplar havada uçuşsa bile, Mergen artık orada değildi.
Akşam olunca, evde sessizdi. Annesi fark etti:
— Bugün neden bu kadar sessizsin?
— Belki de çok konuşmamalıyım… dedi Mergen, sesi neredeyse görünmezdi.
O gece yıldızlara baktı.
Yıldızlar her zaman cevap vermezdi, ama Bilge Baba bazen gelirdi.
Ve geldi.
— Hmmm… Bugün gözlerin biraz puslu Mergen. İçinde sorular değil, gölgeler var gibi, dedi Bilge Baba.
Mergen başını eğdi.
— Bilge Baba… Neden kimse soruları sevmiyor?
Bilge Baba yere oturdu. Gümüş bastonunu yanına koydu.
— O zaman seni Sorulmazlar Gezegeni’ne götüreyim, dedi.
Birlikte gökyüzüne süzüldüler. Işıkların arasından geçerek, sessiz ve gri bir gezegene indiler. Her yer durgundu. İnsanlar yavaş hareket ediyor, konuşmuyor, sadece görevlerini yapıyordu.
Bir çocuk resim çiziyordu ama renkleri neden kullandığını bilmiyordu.
Bir kadın ekmek pişiriyordu ama neden tuz kattığını hiç merak etmemişti.
Kimse “neden” ya da “nasıl” demiyordu.
Sadece “böyle yap” deniyordu. Ve herkes yapıyordu.
Mergen etrafa baktı.
— Bu insanlar... Sanki eksikler.
— Çünkü sorular eksik, dedi Bilge Baba.
— Ama ben çok soru sorduğumda… sanki yanlışmış gibi…
— Soru sormak, bir ışık yakmaktır, Mergen. Ama bazen insanlar gözlerini ışığa kapatır. Bu, ışığın kötü olduğu anlamına gelmez.
Tam o anda Mergen’in gözlerine bir fikir düştü.
— Eğer ben tekrar sormaya başlarsam, belki ışıklar yanar! dedi.
Bir ağaca yaklaştı. Dalları kuru, yaprakları solgundu.
“Bu ağaç neden konuşmuyor?” dedi yüksek sesle.
O anda yapraklardan biri hafifçe kıpırdadı.
Sonra bir başkası… sonra bir diğeri…
Sanki gezegen nefes almaya başlamıştı.
Mergen tekrar sordu:
“Burada neden kuş yok?”
“Binalar neden böyle gri?”
Ve her soruyla birlikte renkler geri gelmeye başladı.
Bilge Baba gülümsedi:
— İşte bu yüzden, sorular hazinedir Mergen. Cevaplar da onların ödülü.
Mergen bir defter çıkardı cebinden. Üstünde küçük bir etiket vardı:
“Sadece önemli şeyleri yazarım.”
İlk satıra yazdı:
“Her soruda bir ışık saklı.”