Mergen’in okulunda o gün herkes çok sessizdi.
Ama öğretmen değil, panoda asılı bir cihaz konuşuyordu.
“Merhaba çocuklar, bugün size 20 bilgi verilecektir. Dinleyiniz.”
“Bir yıl 365 gündür. Dünya yuvarlaktır. Su 100 derecede kaynar…”
Mergen ilk başta keyif aldı.
“Ne güzel, bir sürü şey öğreniyoruz!” dedi.
Ama sonra merak etmeye başladı.
“Dünya neden yuvarlaktır? Neden 100 derecede kaynar da 101’de değil?”
Parmak kaldırdı.
Öğretmen, cihazı işaret etti:
— Bugün sadece cevap dinliyoruz, Mergen.
O an Mergen’in içinde tuhaf bir boşluk oluştu.
“Peki ben ne zaman soru soracağım?”
diye düşündü.
O gece yıldızlara bakarken Bilge Baba belirdi.
— Hadi Mergen, seni Cevaplar Gezegeni’ne götüreyim.
— Orada herkes cevap mı veriyor?
— Evet, ama kimse soru sormuyor, dedi Bilge Baba, hafifçe gülümseyerek.
Birlikte göğe yükseldiler.
Cevaplar Gezegeni’ne indiklerinde Mergen gözlerine inanamadı.
İnsanlar vardı… ama kafalarının üstünde dönen küçük ekranlar vardı.
Her ekran, durmadan cevaplar veriyordu:
“Elmalar ağaçta büyür.”
“Kediler dört bacaklıdır.”
“Dinozorlar eskiden yaşamıştır.”
Mergen birine yaklaştı:
— Merhaba! Bu cevabı kime veriyorsun?
Adam yanıtladı:
— Kimseye. Sadece cevap veriyorum.
Mergen başka birine sordu:
— Peki neden bu bilgileri söylüyorsunuz?
Kadın cevapladı:
— Çünkü cevap verilmesi gerek.
Soru yoksa bile, cevap eksik kalmamalı.
Mergen gözlerini kıstı.
“Bu çok garip” diye düşündü.
Hiç kimse merak etmiyor, sadece konuşuyordu.
O sırada yere düşen bir kâğıt dikkatini çekti.
Üzerinde şunlar yazıyordu:
SORU ARANMAZ.
SADECE CEVAP VERİLİR.
SORU SORMAK YASAKTIR.
Mergen’in içi ürperdi.
Bilge Baba onun yanına geldi.
— Bu gezegen sana ne hissettirdi, Mergen?
— Üzgünüm Bilge Baba. Herkes bir şey söylüyor ama hiç kimse neyi neden söylediğini bilmiyor.
— Çünkü cevaplar, sorular olmadan anlamsızdır, dedi Bilge Baba.
— Tıpkı bir anahtarın kilit olmadan işe yaramaması gibi.
Mergen durdu.
Eliyle cebinden küçük defterini çıkardı.
Ve kocaman yazdı:
“Bir soru olmadan, cevabın parlamaz.”
Bilge Baba ona döndü:
— Şimdi küçük bir şey denemeye ne dersin?
Mergen etrafındaki kalabalığa seslendi:
“Merhaba! Şunu sorabilir miyim?”
Birkaç kişi durdu.
“Siz neden bu cevapları söylüyorsunuz?”
Ekranlar bir an duraksadı.
Işıkları hafifçe titredi.
Sonra bazıları yanmaya başladı:
“Bilmiyorum.”
“Hiç düşünmemiştim.”
“Bana bu şekilde öğretildi…”
Ve o an, ilk defa Cevaplar Gezegeni'nde bir sessizlik oldu.
Ardından bir çocuk hafifçe fısıldadı:
— Ben de bir soru sormak istiyorum.
Bir diğeri de:
— Ben de! Ben de!
Gök yüzü biraz daha mavi oldu o an.
Ve Bilge Baba fısıldadı:
— Sorular, cevaplardan daha önce gelir, Mergen.
Çünkü soru, öğrenmek isteyen bir kalbin sesidir.