Türkiye’de siyasi davalar üzerinden yaşanan kutuplaşma, toplumun dikkatini asıl sorudan uzaklaştırıyor:
“Ortada gerçekten bir suç var mı?”
Bu sorunun cevabını verebilmek için siyasi kimlikleri ve ön yargıları bir kenara bırakıp, deliller ve hukuki gerekçeler üzerinden düşünmeye başlamak gerekiyor.
Çünkü gerçek suçlunun mağdur olarak algılanması da, suçsuz birinin suçlu ilan edilmesi de toplumun vicdanında derin yaralar açar.
Bu yaraları iyileştirmenin yolu ise taraf tutmak değil, gerçekle yüzleşme cesareti göstermektir.
Adaleti sağlamak istiyorsak önce adaleti savunma biçimimizi gözden geçirmeliyiz.
Çünkü gerçeğin tarafı yoktur ve gerçeği korumak, toplumun tamamının ortak sorumluluğudur.
Ve unutulmamalıdır ki; gerçek, sessiz kaldığında en büyük zararı toplumun tamamı görür.