Hayat, her gün önümüze farklı pencereler açar. Kimi zaman araladığımızda içeriye taptaze umutlar dolar, kimi zamansa biz o pencerenin varlığını bile fark etmeyiz. Fırsatlar da işte tam böyle… Herkesin görebileceği kadar bariz değil, herkesin cesaret edip uzanabileceği kadar kolay da değil.
Fırsatlar, hayatın içimize fısıldadığı küçük mucizelerdir. Bazen bir dost sohbetinde saklıdır, bazen bir mailin satır aralarında, bazen de içimizin derinliklerinden gelen bir cesaret çağrısında. Ama biz çoğu zaman ya çok meşgulüzdür ya da yeterince hazır hissetmeyiz. “Daha zamanı değil” deriz. Oysa zaman, senin hazır olmanı beklemez.
Bazı insanlar vardır, fırsatlara karşı neredeyse içgüdüsel bir hassasiyete sahiptir. Görür, sezer, analiz eder. Ama bu onları her zaman başarılı yapmaz. Çünkü fırsat görmek başka, onu doğru değerlendirebilmek başka bir meziyettir. Cesaretle birlikte bilgi, beceri ve zamanlama da gerekir. Her şeyi fırsat sanan ama düşünmeden atlayan insanlar da vardır; onlar için “denemek” bir yaşam biçimi olmuştur ama çoğu zaman istikrarsızlıkla, pişmanlıkla karşılaşırlar.
Diğer yanda tereddüt içinde olanlar vardır. Gördüğü halde korkan, bildiği halde nereden başlayacağını bilemeyen, adım atmayı düşünen ama kendine güvenemeyen insanlar. Belki yetiştiği ortam, belki geçmişte yaşadığı hayal kırıklıkları bu durumu doğurmuştur. Onlar için fırsat, çoğu zaman bir iç hesaplaşma vesilesidir. Ve bazen en büyük “keşke”, fırsatı kaçırmaktan çok, kaçırmaya mecbur hissetmektir.
İşin bir başka yönü ise insan ilişkilerinde ortaya çıkar. Fırsatı gören biri, bunu biriyle paylaşır; bir dost, bir ortak, belki bir eş… Ve eğer karşı taraf bu görüşe ortak olmazsa, çoğu zaman ya vazgeçilir ya da fırsat rafa kaldırılır. Sonra zaman geçer, koşullar değişir, o an bir daha geri gelmez. İşte o noktada, fırsatı ilk gören kişi “Ben sana demiştim” der. Ama bu cümle, aslında onun da içinde bir “keşke” taşıdığını gösterir. Çünkü sadece bir kişiye sunulan ve o cevaptan ibaret kılınan bir fırsat, tam anlamıyla değerlendirilmemiştir.
Gerçek şu ki, hayat kimseye her zaman net yollar sunmaz. Kimi zaman çok açık bir fırsat görürsün ama adım atacak mecali bulamazsın. Kimi zaman da her şeyi fırsat sanırsın ama seçimlerinin sonuçlarını hesaplayamazsın. Mesele, sadece cesur olmak değil; sağduyulu, hazırlıklı ve iradeli olmaktır. Fırsat, seni hem aklınla hem kalbinle sınar.
“Şüphesiz ki Allah, bir kavmi, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez.” (Ra’d, 11)
Çünkü çoğu zaman fark etmek için hazır olmak gerekir. Görmek için yüreğini açık tutmak, harekete geçmek için sorumluluk almak gerekir. Fırsatlar kapı çalmaz; onlar yüreğini yoklar. Ama yürek dediğin şey, cesaretle dolmazsa o ses hiç duyulmaz.